x
Demirci Akıncıları

Demirci Tarihi

Demirci Akıncıları

Demirci Tarihi


Prof. Dr. Nurettin GÜLMEZ

Manisa CBÜ Fen-Edebiyat Fakültesi

Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Demirci, şirin bir Anadolu kasabasıdır. Anadolu dedikse, gerçek bir Anadolu kasabasıdır. Fazlaca bir değişime uğramamıştır. Ülkemizin, kültürel değerlerini yaşatan ender yerleşim yerlerinden birisidir. Anadolu'nun merkezine yakın bir konumda bulunmakla beraber, sanki bir serhat şehri gibidir. Ancak sınır ticareti olmayan bir serhat şehridir. Onun serhat oluşu, bölgeler ve iklimler arası geçiş ve değişme yeri olmasındandır. Ayrıca en yakın merkeze dört saatlik bir uzaklıkta bulunmasındandır. Aslında Demirci, etrafındaki bütün merkezlere hemen hemen aynı uzaklıktadır. Ege' nin içerilere doğru uzanan vadi ve dağ uzantılarının doruğuna yakın bir noktadadır. Ege'nin çıkmaz sokağıdır. Kıvrım kıvrım uzanan yolların sonu Demirci'de biter. Dış dünyayla bağlantısı bu kıvrımlı yolları ve Radyo yayınları ile sağlanmaktadır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Demirci'de kaymakamlık yapan ve bölgedeki milis kuvvetlere başkanlık eden İbrahim Ethem (Akıncı), “Demirci Akıncıları” adlı kitabında bakın Demirci' yi nasıl anlatıyor:

"Demirci Şehri, Akhisar'dan Uşak'a kadar devam eden dağ uzantılarının Doğu Eteklerinde kır bir arazide, üç dört burun üzerinde oturan, sokakları inişli yokuşlu ve dar olan eski bir kasabadır." (1) derken; Evliya Çelebi, “Şehir yedi dere ve tepeye kurulmuştur.” (2) demektedir. Öte yandan Gediz Kaymakamı Lütfi Bey'den alınan bir telgrafta, Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey'den acil olarak bir araba istenmiş ve İbrahim Bey'de şu ilgi çekici cevabı vermişti: "Şeytanın değnekle gezdiği Demirci dağlarında araba ne gezer?" (3). Aslında bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, halk tarafından "Batı'nın Şark'ı" denilen Demirci ve dağlarında birçok sebebin yanında hükümetlerin ilgisizliği yüzünden, araba zor geziyor. Demek ki, 1921'den bu yana Demirci'de pek bir şey değişmemiştir.

        Değişmeyen güzelliği ise, havasının ve suyunun güzelliğidir. Bunlar da para etmemektedir. Yani gelir getiren bir özellik taşımamaktadır. 1920'de Kaymakam İbrahim Ethem, geçim kaynağı olarak halıcılık, bağcılık, tütüncülük ve palamutçuluğu sayarken, tütüncülüğü Sındırgı'dan getirilecek ustalarla yaygınlaştırmayı önerir. (4) Bugün bunlardan üçü ölmüş, halıcılık ise can çekişmektedir. Onun için de eğitim kurumları en önemli geçim kaynağı olarak ön plana geçmektedir. Belki doğal kaynakların bu yetersizliği ve diğer bazı etkenler, şehir halkının, çocuklarını memuriyete yöneltmesine sebep olmuştur.

         Öte yandan tarihin her dönemine ait izleri, aynalardaki her surattan kalan bir iz gibi bulmak mümkündür. Tabii olarak, aramayı ve bulmayı istemek gerekir. Tarih Laboratuvarının bütün araçları vardır. Tarih öncesi devirlerden günümüze kadar uzanan bir yerleşime sahne olmuştur.

Hani şu akla gelebilir: “Bu Demircililer de yerleşecek başka yer bulamamışlar da bu dağların eteklerine yerleşmişler? Öyleyse alın yazılarına katlanmalıdırlar.'” Böyle bir yargı elbette hatalı olduğu gibi, böyle bir mantık yürütülmesi de tutarsızdır. Yeni yerleşim yerlerinin hemen hemen hepsi, eski bir yerleşim yeri üzerine ya da yakın bir yerine kurulmuştur. Tarih boyunca yerleşim yeri tespitinde insanlar, hep benzer ölçüleri kullanmışlardır. Demirci ve çevresindeki tarih öncesi ve tarihi dönemdeki yerleşim yerleri dikkate alındığında, bu düşünce doğrulanmaktadır.

Anadolu'nun her yerinde olduğu gibi Demirci'de de zengin bir kültürel çeşitlilik ve tarihsel birikim vardır. Yeterince bir ilgi görmüş müdür? Yeterince değil, hiçbir ilgi görmemiştir. Araştırmacıların sahillere yöneldiği, define avcılarının tarihi yok etmeye doğru gittiği bir dönemde, dağ başlarının çekme olasılığı yoktur. Belki acımasızca kirlettiğimiz denizler ve doğa insanlardan intikam almaya başlayınca yaylalara da merak salanlar çoğalabilir. O zaman Demirci ve çevresine de inceleme sırası gelecek, ama zaman çok geç olabilir.

İşte bu bakir alanın incelenmesine de tarihi açıdan bir parça katkıda bulunabilirsek kendimizi bahtiyar sayacağız. Tarih kısmının yazımında eskiçağ, Saruhanoğullarının eline geçişi, Osmanlılar dönemi, Kurtuluş Savaşı dönemi ve tarihten önceki ve tarihi devirlerdeki yerleşim yerleri ayrımına dikkat etmeye çalışacağız. Çalışmamız mükemmel ve nihai bir çalışma değildir. Bir doktora tezine yetecek tarihsel dokümana sahiptir.

(1)Akıncı, ibrahim Ethem; DemirciAkıncıları,TTK,Ankara-1978,s.18

(2) Evliya Çelebi; Tam Metin Seyahatname

(3) Akıncı,age,s,25.

(4) Akıncı,age,s.18,Evliya Çelebi,Seyahatname,s.515.